18 Şubat 2010 Perşembe

YANIK BUĞDAYLAR















































































Kış gelince Kastamonu köylerinde bir tehlike baş gösterir. Bu tehlikenin adı yangındır.
Köylerde evlerimiz genelde ahşaptır. Ahşap evler ile samanlıklar hep iç içedir.
Yangın bir kere sararsa yüzlerce yıllık çıralı çamları, geriye kalan sadece taş duvarlar olur.
Merkeze bağlı Darıbükü köyündeyim. Yakın zamanda yangın olan köyümüzde.
Daha iki hafta önce bu köyde birbirine bitişik iki ev yandı.
Ev ve içindeki tüm eşyalardan geriye kalan bir avuç kül oldu.
Yangından sonra yıkıntılar arasındayım. Havadaki kesif yanık kokusu hala gitmemiş.
Yangında evin tüm tarımsal ekipmanları yanmış. Ötede beride eğilmiş bükülmüş sıcaklıktan erimiş parçaları gözüküyor.
O karmaşa arasında bir bisiklet göze çarpıyor. Küçük bir çocuğun hayalleri de yanmış anlaşılan.
Erimiş kaşıklara, çatallara, lpg tüplerine bakılırsa burası da mutfak olmalı.
Bir başka bölümdeyim.
Burası da kiler ya da depo gibi bir yer olmalı. Yanmış birkaç kesim motoru, römork ve bir takım zirai ekipman kalıntıları var.
Yerde küller arasında bir şeyler görüyorum. Ne olduğunu anlamak için eğilip yakından bakıyorum.
Bunlar buğday.
Yanık buğdaylar.
Belki geçen senenin mahsulü buğdaylar. Belki tohumluk olarak ayrılmıştı. Kim bilir.
Gazetelerde bazen üç beş satırlık bir haber oluyor.
…köyünde yangın diye.
Her kış oluyor.
Evler ahşap, evler bitişik, duvarlar yağlı çam.
Bir kıvılcım yetiyor.
Sonrası, sonrası yok.
Hayat devam etmeli. Ediyor da.
Yanan ekipmanlar yerine konulmalı, yoksa tarla nasıl ekilir sürülür.
Çocuğun yanan bisiklet alınmalı ki, mahzun dolaşmasın köyde el içinde.
Mutfak eşyaları alınmalı, yatak yorgan, tüm eşyalar…
İğneden ipliğe her şey lazım.
Ama önce başının üstüne bir çatı lazım.
Ev lazım.

Yanan alan İl Özel idaresine ait iş makineleri tarafından temizleniyor.
Kepçe kamyona yangın molozu dolduruyor.
Kepçe yıkıntılarla birlikte bir bisiklet yüklüyor,
Bir kaşık,
Bir çivi
Ve yanık buğdaylar yüklüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder