3 Ocak 2010 Pazar

Teşekkürler kuşsavar ekibi









































































































































Kastamonu’yu tam ortasından ikiye bölen bir deremiz var.
Adını herkes bilir. Karaçomak Deresi.
Deremiz çok güzel hele ki ışıklandırıldığından beri geceleri çok daha güzel yürümesi bile ayrı bir zevk.
İki tarafında ağaçlar var. Çınar ağaçları.
Ben her akşam dere kenarından yürürüm.
Yazın sıcağından yapraklarının serinliğine sığınırım.
Bahar yağmurlarında ise şemsiyem olur altında beklerim.
Sonbaharda altın sarısı renkleriyle ayaklarımın altına serilen halıdır.
Kışı ayrı güzeldir. Karla kaplı dallarıyla koca çınarlar izleyenlere kartpostal güzelliği sunar.

İşte bu güzelliklerle dolu ağaçlarımızın son günlerde istenmeyen konukları oldu. Kara kuru, gürültücü tipler. Adları Yerli adi sığırcık olarak literatürde geçiyor. Önce birkaç taneydiler. Misafirdir başımızın üstünde yeri var dedik. Sesimizi çıkarmadık. Ama gecekondu misali yakın akrabasını, eşini dostunu memleketlisini kimi bulduysa getirtti.
Gündüz çer çöpte eşlenip akşam olunca bir karabulut gibi şehrin üstüne çökmeye başladılar.
Bir de gürültücüler. Hiç susmuyorlar.
Hadi hepsine eyvallah da o katı atıkları yok mu onlar bu işin tuzu biberi oldular.
Mübareklerin öyle bir boşaltım sistemleri var ki, sanki asit üretim fabrikası. Yem yiyip kezzap çıkarıyorlar. Değdikleri yeri eritiyorlar.
Bakın bunlar neymiş de haberimiz yokmuş.
Uzmanlar ve bilirkişiler demişler ki.
(Yararlanılan makale: Ayşe Özek KARASU “ GÜVERCİNLERİ ÇOK SEVİYORSANIZ EVDE BESLEYİN” Hürriyet Gazetesi 17.11.2007 )
Kanatlı hayvanların idrar kesesi yoktur, bu nedenle de dışkı ve idrar birlikte aynı anda çıkarlar. ”Dışkı ve idrarın birleşmesi ise ürik asit ile sodyum ve potasyum tuzlarının oluşmasına neden olurlar.
Ya şuna ne dersiniz. Şimdilerde pek akla gelmiyor ama yakın zamanda kuş gribi en korkulan hastalıktı. Bu mikrobun yayılması için de kuş pisliği ve salyası yeterliymiş.

Zubin Mehta’yı bilen bilir. Tüm dünyanın hayran olduğu bir orkestra şefidir. Bir tarihte ülkemize gelmiş ve Spor ve Sergi Sarayı’nın damındaki bin küsur güvercini, New York Filarmoni’nin provalarına parazit yapıyorlar diye itlaf ettirmiş.

ABD'de çöken Minneapolis köprüsünün güvercin pisliğine kurban gittiğine dair iddiaların olduğunu, İçerdiği amonyak ve ürik asit nedeniyle güvercin pisliğinin tarihi yapıları mahvettiğini, Londra, Basel, Venedik gibi kentlerde güvercinleri beslemenin yasak olduğunu, biliyor muydunuz?

Güvercinleri beslemenin sevap olduğunu mu düşünüyorsunuz.
Öyleyse dinleyin, Tam tersi hayvanlara eziyetmiş nasıl mı, Sabahtan akşama tıka basa yemlendiklerinden, boş vakitlerini çiftleşerek geçiriyor, seri şekilde ürüyor, yuva bulamıyor ve tıkış tıkış yaşamak zorunda kalıyorlarmış. Hatta Gelecek 10 yılda dünya çapındaki güvercin nüfusunun, kentleşmeye paralel olarak 50 milyondan 400 milyona fırlaması bekleniyormuş.
…Şehrimizde şimdilik güvercinlerle ilgili öyle bir tehdit yok ama
Sığırcıklarla ilgili büyük bir mücadele var.
Bizim kullandığımız mücadele yöntemi oldukça insancıl. Sadece korkutma amaçlı ses ve gürültü cihazlarıyla konmalarını engelleyip başka bir ağaca yönlendirmek.
Aslında araştırınca çok daha başka çeşitli yöntemlerin olduğunu öğrendim.
Örneğin,
New York'ta 2003 yılında, güvercinleri korkutsun diye Manhattan'daki bir parka eğitimli şahin salınmış. İşe yaramayınca şahin ve diğer yırtıcı kuş seslerini kaydedip hoparlörle korkutmaya çalışmışlar.
Londra belediyesi de Trafalgar Meydanı'ndaki binlerce güvercinle mücadele amacıyla hem yemcileri kaldırmış, hem de kuşları korkutup kaçırmak için meydana eğitimli şahinler salmış.
Venedik, San Marco Meydanı'ndaki kuşların tarihi yapılarla mermer heykellere zarar vermesini önlemek için yem yasağı uygulamaya çalışmış ama hem yem satıcıları hem hayvan sever örgütler karşılarına çıkmış.
Los Angeles ise dermanı kuşlar için üretilen doğum kontrol hapında aramış,
Amerikan Kimya Derneği'nden bir uzmana göre kuruyan pislikler konsantre tuza dönüşüp suyla temas ettiğinde meydana gelen reaksiyon metal iskeletini zayıflatabiliyormuş,
İsviçre'nin Basel kenti yıllardan beri uğraşmışlar her şeyi denemişler hatta Hayvanlar kuluçkada boş boş yatsın diye yumurtalarını çalıp, yerlerine sahtelerini bile koymuşlar. İşe yaramış mı evet inanılmaz ama işe yaramış ve sonuçta güvercin nüfusu dört yılda üçte iki oranında azalmış.
O kadar tecrübe teknoloji sonunda gelinen nokta nedir diye soran olursa oldukça basit bir çözüm bulmuşlar.

“Beslememek.”
Bu kadar basit.

Karaçomak geceleri yeşil yeşil akıyor.
Kaldırımlar, ağaçlar demir parmaklıklar üzerine biriken pislikleri temizlemeye çalışıyor.
Şimdilik her şey yolunda.
Teşekkürler Belediye Kuşsavar timi.
Zafer bizim oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder