Türk matbuatının en büyük gazetelerinin, en gözde yazarlarının bazıları bu mevsimde güneye göç ederler. Yazıları da artık;”Ben Çeşme’de filanca 5 yıldızlı otele gittim. Harika nefis kaçırmayın yaz bitmeden gelin. Ya da Ala çatı’nın rüzgârlı koylarında romantizm bir başkaymış aman gelin diye başlar.
Bu âlemde benim onlarda neyim eksik, hatta göbeğime bakarak fazlam bile var deyip sizin için yollara düştüm. Radikal bir yazar olarak tanınıp bilindiğim için ,en azından ev ahalisine böyle diyorum.onlarla ters düşmem gerekirdi. O yüzden kuzeyi tercih ettim.Gazetemizin bana tahsis ettiği limuzinin..! Organize sanayiye gelmeden tüpü bittiği, Depoyu dolduracak yeterli nakit olmadığı, kredi kartlarının da limiti dolduğu için mecburen otostopla devam ettim.
Yeni aracımız camlıvan denilen son dönemin en gözde araçlarından biriydi. OSB ve Oyrak geçidinde mide ve böbrekler bir ara yer değiştirse de sonra yerlerine döndüler.
Aheste çek kürekleri misali Seydiler’e yaklaştık. Acayip acıktım levhasını görünce guruldayan midemin sesini duyarda döneriz diye ümit etsem de şoförümüz motorda ses var galiba oysaki yeni bakım yaptırmıştım deyip epey söylendi.Küre’yi indik.o varyant adamın başını döndürmeye yetiyor.Aşağıda ben kimim burası nere gibi anlamsız sorular sormama sebep oldu.Maden tüneli girişinden sonra Emin Abi’nin yerine kadar yolda çalışmalar var dikkat taş düşebilü..
Emin Abinin yerinde durmadan olmaz.O güzelim Ecevit Çorbası üstüne bir bütün köy ekmeği banarak yediğim omlet ve bir çaydanlık çaydan sonra gözüme birazcık olsun fer gelmişti.Hatta bir türkü bile tuttursam da çarçabuk susturuldum..
İnebolu yukarılardan görünmeye başladı. Tüneli çıkar çıkmaz sahilin denizin sıcağı yüzümüze çarpmaya başlamıştı bile. Meydana gelip durduk. Gelip beni alacak heyet ortalarda görünmediğine göre çünkü ne kırmızı halı ne bando görebildim. Başımızın çaresine bakacaktık. Hamamcı Salih Reis heykelinin gölgesine sığınıp hem etrafı kesiyordum bir tanıdık çıkar mı diye,hem de gelen arabalara bakıyordum. İstanbul plakalı araçların çokluğu dikkatimi çekti.
Bir tanesi önümde durdu. (Herhalde beni tanıdı imza filan isteyecek diye düşündüm.) Evrenye bu yolda mı diye sordu.-Ağabeyciğim ben oralı sayılırım dur seni götüreyim deyip arabaya atladım. Bu arada adamın elindeki haritayı aldım. uzun uzun arayıp Evrenye yi buldum.!
Beni Evrenye diye şehir merkezine epey uzakta indiren o arkadaşa teessüflerimi bildirmek isterim.Plakası bende..
Evrenye limanı sahiliyle, deresiyle, limanıyla, kırmızı aşı boyalı ahşap evleriyle tipik bir İnebolu balıkçı kasabası. Şimdilerde hareketli. dışardan epey kişi gelmiş. İyi de ben buraya niye geldim. En iyisi editörümü arayım buralarda haber peşindeyim deyip acele ödenek istemek
Editörü ödemeli olarak arama gayretlerim, sayısız çaldırıp kapatma, aramasını nafile beklemek off ki off. Şu konturu icat edenler ne deyim size bilmem ki. Neyse ki bıktıran ısrarcı teşebbüslerim sonunda semeresini verdi. Editör bana dolmuş durağının yolunu tarif edip, artık bu numarayı iptal ettirdiğini söyleyip Rahmetli Erol TAŞ vari bir şekilde gülerek kapattı.
Çaresiz dolmuş durağına doğru giderken millet plajda denize giriyor, iş makineleri harıl harıl çalışıyordu.
Gün batarken romantik görüntüleri yalnız bir biçimde fotoğrafladım.
Editoryal Not: İnebolu’da kaybolan Araştırmacı, aşırmacı intihalci, yarı entel maganda,(sonradan) Gurme yazarımız en son olarak, büyük bilgi birikimini ve eşsiz diplomasi yeteneğini, dolmuş şoförüyle ayakta gidersem kaç lira indirim yaparsın gibi bilimin açıklayamadığı 50 gerçek arasına giren bir konuyu tartışırken görülmüştür.
Bulanların ya da görenlerin tanımamazlıktan gelmeleri tavsiye edilir.
YAZARIN NOTU:Bu sıcaklarda biraz espri yapalım dedim.Klima yerine geçmiştir umarım.Serinlemişsinizdir.İki nokta artı parentez.eşittir gülen adam..Kısaca bu bir mizah yazısıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder