Ağlı Belediyesinin sitesinde ilçenin coğrafi özellikleri tanıtan sayfasında şöyle bir ifade okuyunca gülümsedim.
“Ağlı ve çevresinde bir yılda üç mevsim yaşanır. Genelde kış mevsimi kasım ayında başlar, nisan ayı sonuna kadar devam eder. Kar erken yağar, geç kalkar. Yörede ilkbahar mevsimi hiç yaşanmaz.”
Üç mevsimli ilçemizdeyim. Belediye Başkanı Muharrem Dinç’in odasında Ağlı’yı konuşuyoruz.
Muharrem Dinç eski bir gazeteci, üç yıl Ağlı adına bir gazete çıkarmış. Kas-Der Dergisi genel yayın yönetmenliği yapmış. Kas-Dost isimli Kastamonu adına bir dergi çıkartmış. Çeşitli yerel dergi ve gazetelerde köşe yazarlığı yapan başkan, Mavi Karadeniz Televizyonunda her cuma akşamı yayınlanan Kastamonumuzun kültürünü, tarihini, folklorunu, derneklerini tanıtan Kastamonu Yıldızı programının yapımcılığını ve sunuculuğunu yapmış.
Başkan dertli mi dertli.
Bir harita çıkarıp gösteriyor:
“Nüfusumuz belli... 3 bin 300 kişiye hizmet veriyoruz. Ancak bunun 2 bin 100’ü ilçe merkezi dışındaki yerleşim yerlerinde yaşıyor. Küçücük bir ilçe olarak görülüyoruz. Fakat çok dağınık bir yerleşim alanına sahibiz. Halen 120 kilometre yol ağımız, 10 mahallemiz bulunmaktadır. Bağlı ünitelerle birlikte 54 yerleşim yerimiz var.
Bakın mahallelerimizin yerleşim haritasını görüyorsunuz 15-20 km ilerideki yerleşim yerleri bile bize bağlı mahalle. Tüm bu yerleşkelerin altyapı ve tüm belediyecilik hizmetleri bizden beklenmektedir. Biz küçük ve imkânları kısıtlı bir belediyeyiz.”
Başkan anlatıyor ben dinliyorum.
“Gel” diyor “Seninle bir mahallemize gidip olayı yerinde anlatayım.”
Aşağı iniyoruz makam aracı olarak kullanılan eski sayılabilecek bir otonun başına geliyoruz. Makam şoförü ve belediyedeki herkesin birkaç işi birden yapmak zorunda olduğunu belirtip,
“Bugün buranın pazarı, şoför başka bir iş için görevlendirdim” diyor ve direksiyona kendisi geçiyor.
“Bunu ve bir pikabı İstanbul Belediyesi’nden hibe olarak aldık. İstanbul ilçe belediyeleri ile iyi bir ilişkimiz var. Hurda durumda olan cenaze aracımızı Sultangazi Belediyesi revizyondan geçirdi. Araçlarımızın tamir bakım konusunda ilçe belediyeleri bize destek oluyor.”
Soyadı gibi dinç bir şekilde araca binip yola koyulduk. Selamlı yoluna dönünce, Başkan eski bir mermer ocağının kalıntılarını işaret etti.
“Buradaki şirket ocaktan çıkan mermerin kalitesini yeterli bulmayıp terk etti. Ancak geride bıraktıklarını görüyorsunuz” diyerek araziye bırakılan parçaları ve açık ocağı gösterdi.
İleride bir başka mermer ocağı daha açılmış. Birincisinin aksine dünyanın en kaliteli mermerlerinden biri çıkıyormuş. Üstelik işletmecileri arasında Çinliler de varmış.
Selamlı’nın bir mahallesine geliyoruz. Kayalık bir bölgenin altında kurulan bir yerleşim ünitesi. Üstte bir kaya var ki yuvarlak şekilli üflesen düşüverecekmiş gibi görünüyor. Başkan diyor ki, “Bu kayanın düşüp bu mahalleye zarar vermemesi için yapacağımız tek şey dua etmek. Gereken tüm yazışmaları müracaatları yaptım, şimdiye kadar bir sonuç alamadım.”
İlgimi çekiyor, Başkanla birlikte kayanın tepesine çıkıyoruz. Altta büyük çatlaklar, kırıklar oluşmuş. Kayanın son durumunu bilmem ama manzara nefis. Çıkıp üstüne etrafı şöyle bir seyrediyorum.
Başkan uyarıyor:
“İn oradan aşağı, ne olur ne olmaz!”
Ağlı üç mevsimi, dünyanın en kaliteli mermeri, kalesi, panayırı, kızak yarışıyla aslında turizmden epey bir pay almaya aday ilçemiz.
Tek eksiğimiz öncelikle tanıtım, sonrasında tesis.
Haydi, hep beraber bir el atalım.
23 Ekim 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder