Ne lâle zamanı ne de devr-i gül
Bir tatlı hayâlin sonudur eylül
Gül solar da, diner nağme-i bülbül
Bir tatlı hayâlin sonudur eylül
Vedat Ali TOK
Devrekâni’den dönerken rastladım leyleklere, bizim çadırsız göçerlere.
Yaralıgöz’ün tepesinden esen sonbaharın ilk yeli onlara artık göç zamanının geldiğini hatırlatmış olmalıydı. Toplanmışlar bir araya son bir hazırlık yapıyorlardı.
Yaklaştım onlara, daha merhaba diyemeden, Huzursuzlanmaya başladılar.
İlk fark eden kanatlarını çırpınca, gerisi hiç durur mu?
Bir sürü kanat aynı anda vurdu birbirlerine, Bir mevsim sürecek yolculuğa doğru.
Uçtular güneye doğru
Uçun bakalım uçun ama Hazan mevsiminde geride bıraktığınız yerde neler kaçırdınız haberiniz var mı?
Geriye dönüp hiç baktınız mı?
Isırganlıkta gökçeağaçlar yapraklarını kıskanıyorlar topraktan, toprak gözünü ayırmıyor o güzelim yapraklardan.
En sonunda yangına dönüşüyor o yaprakların rengi. Bildiniz mi?
“Ağır ağır çıkılan merdivende eteklerin güneş rengi bir yığın yaprak”
diyordu ya şair hiç gördün mü nasıl bir şeydir güneş rengi yapraklar.
Uçun kuşlar uçun,
Ama ben olsam hazan mevsiminde göç ederken güney illerine, Arada bir geri dönüp bakardım. Allı turnaların, Hacı leyleklerin hiç göremediği bu güzelliklere.
Sonbahar hazanın, hüznün mevsimi diyorlar ya. İnanmayın.
Bir düğün yaşanır Ilgaz’da, Çatalzeytin yollarında, Hele Şenpazar, Azdavay dağlarında sonbaharı gören bir göz, başka mevsim görsün istemez.
Düşen ilk sarı yaprak benim ruhumda açan bir güldür.
Sonbahar, hazan benim mevsimimdir.
Kanlıca mantarıdır. Kirendir. Turşu kokan mahallelerdir, köylerdir.
Ahh şimdi bu sonbaharda Kastamonu’da olmak vardı. Dedirten güzelliklerdir.
Ben şanslıyım sonbaharda hazanı hüzünle değil güzellikle yaşayan bir memleketteyim.
Sizleri de beklerim.
Herkesi, hepinizi.
Bir tatlı hayâlin sonudur eylül
Gül solar da, diner nağme-i bülbül
Bir tatlı hayâlin sonudur eylül
Vedat Ali TOK
Devrekâni’den dönerken rastladım leyleklere, bizim çadırsız göçerlere.
Yaralıgöz’ün tepesinden esen sonbaharın ilk yeli onlara artık göç zamanının geldiğini hatırlatmış olmalıydı. Toplanmışlar bir araya son bir hazırlık yapıyorlardı.
Yaklaştım onlara, daha merhaba diyemeden, Huzursuzlanmaya başladılar.
İlk fark eden kanatlarını çırpınca, gerisi hiç durur mu?
Bir sürü kanat aynı anda vurdu birbirlerine, Bir mevsim sürecek yolculuğa doğru.
Uçtular güneye doğru
Uçun bakalım uçun ama Hazan mevsiminde geride bıraktığınız yerde neler kaçırdınız haberiniz var mı?
Geriye dönüp hiç baktınız mı?
Isırganlıkta gökçeağaçlar yapraklarını kıskanıyorlar topraktan, toprak gözünü ayırmıyor o güzelim yapraklardan.
En sonunda yangına dönüşüyor o yaprakların rengi. Bildiniz mi?
“Ağır ağır çıkılan merdivende eteklerin güneş rengi bir yığın yaprak”
diyordu ya şair hiç gördün mü nasıl bir şeydir güneş rengi yapraklar.
Uçun kuşlar uçun,
Ama ben olsam hazan mevsiminde göç ederken güney illerine, Arada bir geri dönüp bakardım. Allı turnaların, Hacı leyleklerin hiç göremediği bu güzelliklere.
Sonbahar hazanın, hüznün mevsimi diyorlar ya. İnanmayın.
Bir düğün yaşanır Ilgaz’da, Çatalzeytin yollarında, Hele Şenpazar, Azdavay dağlarında sonbaharı gören bir göz, başka mevsim görsün istemez.
Düşen ilk sarı yaprak benim ruhumda açan bir güldür.
Sonbahar, hazan benim mevsimimdir.
Kanlıca mantarıdır. Kirendir. Turşu kokan mahallelerdir, köylerdir.
Ahh şimdi bu sonbaharda Kastamonu’da olmak vardı. Dedirten güzelliklerdir.
Ben şanslıyım sonbaharda hazanı hüzünle değil güzellikle yaşayan bir memleketteyim.
Sizleri de beklerim.
Herkesi, hepinizi.
ne kadar güzel paylaşımlar,uzun zaman oldu kastamonuya gelemeyeli :( sayenizde bir nebzede olsa gitmiş kadar oluyorum
YanıtlaSil