15 Ağustos 2009 Cumartesi

CİDELİ ASTOR CENGİZ..




























































































Cide’de limanda Gideroslu Kazımın teknesindeyim. Önümdeki tabakta kalan son mezgitleri mideye indirmekle meşgulken karşıda bir hareket dikkatimi çekti. Biri serpme atıyordu.
Hemen elimde, önümde ne varsa bırakıp makinemi alıp serpmecinin peşine düştüm. Liman içinde beline kadar suyun içindeyken seslendim.
—Merhaba Kolay gelsin balık çıkıyor mu?
Uzun boylu, oldukça yapılı kırk yaşın üzerinde gözlüklü biri elindeki serpmeyi şöyle bir tarttı. Suyun içinde sesimin geldiği yöne dönüp şöyle bir göz gezdirdi tanıdık biri mi diye baktı. Güneşten kamaşan gözünü kıstı, ağzında serpmenin kurşunu elinde ıslak serpme;
—Eyvallah sağ olasın, hoş geldin ufak tefek bir şeyler alıyoruz dedi.
Kıyıdaki kovada birkaç tane balık gördüm. Daha geleli yeniydi. Henüz birkaç kez atmasına rağmen bir tavalık balık çıkarmıştı.
—Ne balığı bunlar dedim.
—Barbun dedi.
—Güzel olur mu dedim.
—Akşamları iyi gider. Buradaysan kal birlikte akşama kadar takılıp ne çıkarsa götürürüz dedi.
Barbunlar zıp zıp zıplıyorlardı. Ah keşke dedim.
Şöyle limana karşı mangalı yakmak, Cide’de muhteşem gün batımını izlemek vardı. Hele Cd’de bir nihavend şarkı da çalarsa daha ne isterdi ki insan. Kıyıya gelen serpmeciye sordum.
—Adın ne.
—Adım Cengiz ama Cide’de herkes beni Astor Cengiz diye bilir. Kime sorsan anlatır beni dedi.
Konuştuk biraz. Geçmişten, eskilerden bahsetti. Serpmeyi ilk olarak dedesi öğretmiş. Harman yerinde ortaya koydukları taşa serpme attırmış. Öylelikle öğrenmiş. Çok daha gençken kanımızın deli aktığı zamanlarda epey gezdik buralarda. Bilen bilir bizi dedi. Dürüst mert bir Karadeniz Delikanlısıydı. Biraz hırçın, çabucak kabaran bir o kadar da çabuk sakinleşen cinsten. Artık durulduk diyordu. Arada bir gelir nevaleyi çıkarırım. Hatta dün gelseydin burunduk kadar bir kefal almıştım dedi.
Burunduk nedir deyince hayvanlara takılan boyunduruğu kastettiğini yani o kadar büyük kocaman demek istediğini belirtti.
O zamana kadar dikkatimi çekmemişti. Astor Cengiz’in bir eli sakattı. Çok kötü bir yaralanmanın izlerini taşıyordu. Ne oldu dedim boş ver dedi. Israr edince hiç dedi. Çok eskilerde bir av kazası oldu. O zamanlar yollar böyle değildi yetiştiremediler büyük şehirlere, büyük hastanelere elim sakat kaldı dedi. Konuşmaktan fazla hoşlanan bir tip değildi. Ben suya dönüyorum deyip serpmeyi sırtına aldı yürüdü.
Artık Astor Cengiz’i daha bir dikkatli izlemeye başladım. Elinin sakatlığına inat yüreğinin sağlamlığını ortaya koyuyor, tek elle serpmeyi oldukça uzağa fırlatıyordu. O serpmeyi kavrayışı, fırlatışı ve çekişiyle mükemmel bir iş yapıyordu.
Serpmeyiattıktan sonra dikkatlice sudan çıkarıyor eğer işe yarayan bir balık varsa kıyıya kadar gelip balığı kovaya atıp tekrar suya dönüyordu. Onu izlerken inanın ben yoruldum.
Ayrılırken hoşça kal Astor Cengiz dedim.
—Birçok kişinin iki elle yapamadığını sen tek elle yapıyorsun. Engelin engel olmasın diyenler seni görmeli dedim.
Duymadı bile ağzındaki serpmeyi daha bir sıktı, elinde suya girip çıkmaktan iyice ağırlaşmış ağı şöyle bir tartıp teraziye getirdi. Gözüyle bir hedef seçip,
—Vira Bismillah deyip fırlattı.
—Rastgele Astor Cengiz Akşam bir balıkta benim için at ızgaraya dedim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder