14 Temmuz 2013 Pazar

ANKARA YOLLARI

Ankara’ya gitmek her zaman için bana hem sevinç hem hüzün verir. Ilgaz’ı görmek ne kadar güzelse ondan ayrılmakta bir o kadar hüzün verir bana.
Kastamonu'dan Ankara'ya giderken tabi ki ilk önce aşmanız gereken ilk yol Ilgaz yoludur.
Çankırı’ya Ankara’ya varmak için Ilgaz’ı geçmek, zirvesine tırmanmak gerekir.
Ama öyle hemencecik çıkıp inilmez.
Yolu yordamı vardır.
Beş değirmenleri geçip tırmanışa geçtiğinizde, yolun ilk virajları başladığında karşı tepelerde yeşil orman içinde ahşap evleriyle harika bir manzarası olan Bostan köyünü görürsünüz.
Onu karşıdan doya doya izlemek için biraz mola verip izlemeye değer.
Sonrasında bir solukluk dinlenme için soğuksu çeşmesinde durulur ki yarı yolda soluksuz susuz kalınmasın.
Eh artık durmuşken de zamana saate göre artık kahvaltımı olur, akşam ya da öğlen yemeğimi olur bilemem. Hatta varsa yanınızda gerekli malzemeler yakın mangalı dizin tavukları.
Benim favorim ise yol kenarında duran ama kimsenin yüzüne bakmadığı ağaçtan toplanan kuş kirazı, patatesli ekmek ve duble çay.
Bu gidişte ekstradan çift sarılı yumurtalı dürümüm bile vardı. Ilgaz dağlarının çam kokulu havasını da katık yapıp yedim.
O keyifle çıktım zirvesine Ilgaz'ımın.
Ilgaz'ın ötesi sıcak kuru ve sarı Çankırı'dan sonrası ise tam bir bozkırdı.
Kalecik civarından geçerken uzaklarda arada bir ayçiçeği tarlaları vardı. Hele o güzelim sarıçiçekleri taa yoldan seçiliyordu. 
Hiç tereddütsüz kırdım direksiyonu bilmediğim o köy yollarına.
O tarlalarda sarıçiçeklerin arasında gezinirken Vincent Van Gogh olasım geldi.
...
Baykuş boğazında çay molası vermişken kayısı yenmez mi hele yanında bol köpüklü ayranda olursa iyi gidiyor hani.
Sonunda ulaştık Ankara’ya
Başkent, milyonluk şehir memur şehri öğrenci şehri, oğlumu kızımı bağrında yaşatan ama bana çok yabancı olan bir şehir.
Tanıdıkların çok olduğu ama benim yalnız olduğum bir şehir
Beton ormanları asfalt yolları olan ve sıcaktan bunaltan bir şehir,
Ankara’dan dönerken de önce Çankırı Hacı Ali’de durup havuzdaki yayın balığını seversin. Sonra İndağı Geçidinin zirvesinde Ilgaz’ı görürsün.
Geldim memlekete işte onun ötesi, Ilgaz’ın ardı bizim memleket dersin.
Dörtyol gelmeden kaya mezarlarını hemen geçince soldaki telefon direğindeki leylekleri selamlarsın.
Ağır ağır Ilgaz’a tırmanırsın.
Memleket kokar, çam kokar, çiçek kokar Ilgaz.
Sarhoş olur başın döner bir hoş olur için.
Memleketteyim dersin.
Ilgaz’ı viraj viraj, metre metre ezberlemiş biri olarak ben,
Hala ilk kez görmüş gibi heyecanlanır sevinirim.
Memleketim der,
Sevdam der,
Ilgaz’ım der.
Ben geldim derim.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder