Kastamonu ve civarında olan tarihi doğal güzellikleri fotoğraflar eşliğinde paylaşmak tanıtmak. Fotoğrafçılık,üzerine çalışmalar,yenilikler haberler fotoğraflar.
23 Kasım 2010 Salı
BALLIK KÖYÜNDE YÜZYILLIK GELENEK SÜRÜYOR.
(Kurbanın ikinci günü hem ruha, hem mideye ziyafet vardı.)
Ballık Köyü. Ilgazın eteğinde, yüzyıllık çam ağaçlarının gölgesinde bir köy. Bu köyün yüzlerce yıllık çamlarının her yıl tanık oldukları bir gelenek yine tekrarlandı. Kurban Bayramının ikinci günü Yavuz Ballık kestirmiş olduğu kurbanlarını kuyu kebap yaptırarak tüm köye ve gelen konuklara sundu.
Bende bu güzel geleneği bir kez daha yerinde görmek için çıktım yola. Köy çok kolay bir yerde, Kastamonu-Ankara yolundan ilerliyorsunuz, Beş değirmenlerden sağa dönünce birkaç km sonra köye varıyorsunuz.
Camisi, çocuk parkı, imam eviyle örnek ve çok sosyal bir köy.
Köye varınca ilk iş eski dostum Ahmet Balabanoğlunu arayıp buldum. Ahmet çiçekli önlüğüyle kuyunun başında, koyunları kesmiş, kuyuya sallamış, kapağını çamurla kapatmış, açma zamanının gelmesini bekliyordu.
Hep beraber merakla zamanın dolmasını bekledik.
Ahmet usta tamam deyince kapak yavaşça çamurlardan temizlenip aralandı. Ama tam açılmadı. Bir hava alsın, sonra açarız. Hemen açmak olmaz diye uyardı.
Kuyunun kapağı tam açılınca içinde asılı halde kızarmış 4 koyun onların altında kocaman cabada güveç vardı.
Yavuz Ballık bu geleneğin kendisinden sonra da devam etmesini arzuladığını ancak çok zor olduğunu söylerken hüzünlüydü.
Belki vakıf kurulabilirse o zaman devam etme şansı olabilir dedi.
Kızarmış kuzuları pikaba yükleyip dumanı üstünden tütmeden yemeğin yeneceği Köy Konağı-İmam Evine yetiştirdiler.
Konuklar arasında CHP üst yönetiminin tam kadro yer alması özellikle dikkat çekti. Mehmet Rugancıyla yaptığımız kısa sohbette Kastamonu’nun yerel, kültürel değerlerine sahip çıkılması gerektiğini, bu geleneği yıllardır yaşatan Yavuz Ballık’ın bu anlamda hem yöresine sahip çıkıp çeşitli eserlerle donattığını hem de öğrenci burslarıyla, kitaplığıyla okuyan çocuklara sahip çıktığını bu anlamda da örnek bir kişilik olduğunu belirtti.
Köy Konağının bir köşesinde bağdaş kurmuş oturmuş biri gözüme çarptı. Yuvarlak mavi gözleriyle müthiş sevimli cana yakın ve dostça bakıyordu.
Asıl adı Yunus Parlakoğlu ama herkes Hafız diyor. Hafız de bakalım, kimsin, necisin, neredensin diye sorunca cümbüşü bırakıp yanıma oturdu.
938 Seremeddin doğumluyum, hani şu Terzi Köyünün yanındaki bildin mi diye başladı anlatmaya.
Bilmem mi hafızım sen anlat bakalım bu cümbüşle arkadaşlığın nasıl başladı.
Yılı bilmem kaçtı ama çok eskiydi Kastamonu’dan bir cümbüş aldım. Heves işte.90 lira verdim. Ustam filan yok. Elime aldım çalmaya gayret ediyorum. Bir müddet sonra ayarı da akordu da bozuldu. Gittim Kastamonu’ya rahmetlik Taylorun Hikmetin yanına. Ustam şuna bir ayar çek dedim. Böyle başladı cümbüşümle dostluğum.
Hafızım.40 yıldır içki masalarında sarhoşlara çalgı çaldım. Ama bir tek damla içmedim. Böyle anlattı çalmaya ara verdiği zamanlarda.
Masalarda siyasetçiler ağırlıkta olunca aklına gelmiş olmalı siyasetle ilgili bir anekdotunu paylaştı.
Babası vasiyet etmiş….parti seçimi kazanırsa davul çalacağım diye.Ama seçimlere az bir zaman kala vefat etmiş.Babasının vasiyetini tutmak için gizlice davul ısmarlamış,saklamış evin bir köşesine . Seçimlerin açıklandığı gece hiç uyumamış. Sabaha karşı partisinin seçimi kazandığı belli olunca asmış davulu boynuna varmış babasının mezarı başına.
Baba demiş hani dediydin ya partim seçimi kazanırsa davul çalacağım. İşte seçimi kazandık hayırlı olsun deyip vurmuş davula tokmağı. Gece sabaha karşı mezarlıktan gelen davul sesiyle tüm köy ayağa kalkmış.
İlk ve son davul çalışım odur diyor. Hafız aynı zamanda usta bir tamirci, takım sandığını da şapkasında taşıyor. Cepleri ise her türlü şeyle dolu, biber, tuz, karabiber ne ararsan var
Yavuz Ballık Karayılan ile ilgili bir anıyı dostlarıyla paylaşırken TV’de Karayılanı anma gününün videosu oynuyordu. Çal hafız bir Sepetçioğlu dedi.
Hamdi Binici ve oğlu karşılıklı bir Sepetçioğlu oynadılar.
Kurban Bayramının ikinci gününde, doğayla iç içe Ilgaz’ın eteğinde bir köyde,
Yüz yıldan bu yana süren bir geleneksel yöntemle kuyu kebabını yedim. Dostlar arasında cümbüşle dostların oynadığı sepetçioğlu oyununu izledim.
Bayramın üçüncü günü Pınarbaşı-Şenpazar yolunda olacağım.
Kılavuzum Fikri Uzun hocam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder